Sokak lâmbaları yanmayan bir yolda gece yarısı evinize doğru yol alırken, birden arkanızda bir gölge hissetiniz. Kalbiniz hızlı hızlı çarpmaya başladı. Adımlarınızı hızlandırırken bir yandan da korkunuzu bastırmak için ıslık çalıyorsunuz. Eve geldiğinizde derin bir ohh...! çekip terinizi silerken, evdekiler heyecanınızı bastırmak için size bir bardak su getiriyorlar... Peki sizi bu kadar korkutan ve heyecanlandıran şey neydi? Vücudunuzda hangi merkez harekete geçmişti? Belki de zannettiğiniz gibi biri sizi takip etmiyordu. Belki bir kediydi. Belki de hayalinizde canlandırdığınız bir câni... Niçin terlemiştiniz, ne oldu da kalbiniz hızlı hızlı atmaya başlamıştı?
Korku hissinin maddî bir vücudu olmamasına rağmen, beynimizin derinliklerinde badem büyüklüğünde olan korku merkezimiz (amygdala) harekete geçirilmiştir. Maddî vücudu olmayan korku, endişe, sevinç ve üzüntü gibi hisler nasıl oluyor da vücudu olan sinir hücreleri ve merkezlerini harekete geçirebiliyor? Bu sorunun bugün için henüz elle tutulur bir cevabı yoktur. Ancak beyinle ilgili araştırma ve müşahedeler bazı merkezlerin uyarıldığını açıkça göstermektedir. Bu merkezlerden biri olan amygdala nasıl harekete geçmişti? Harekete geçince ne olmuştu? Komşu bölgelerden yardım istemiş miydi veya çevre organlara ne gibi mesajlar gönderilmişti?
Korkma, kızgınlık, öfke, haz, sevgi, şefkat, saldırganlık gibi birçok duyguların merkezi; beynin, temporal lobunun (şakak bölgesi) orta kısmında yer alan limbik sistemdir. Bu merkezin herhangi bir şekilde (çarpma, yaralanma, zehirlenme vs) hasar görmesi durumunda ise; hayat yaşanmaz bir hâl almaktadır. Beyinle uğraşan uzmanlar ve araştırmacılar; beynin birçok bölgesinin olduğu gibi, limbik sistemin mekanizmasını da henüz tam olarak çözememişlerdir. Annenin çocuğuna şefkat gösterdiği anda, dramatik bir sahne karşısında gözlerimiz yaşardığında, kendimizi korumak için gerilime geçtiğimizde, zehirli bir yılan görüp çığlık attığımızda veya yardıma muhtaç birine yardım ettiğimizde, hissettiğimiz çok çeşitli hisler ortaya çıkarken beynimizde neler olmaktadır? Üzülünce midemize kramplar girmesi, stres altında kalbimizin sıkılması, bağırsaklarımızın kasılıp, faaliyetlerini aksatması gibi görüntüleri ortaya çıkaran his dünyamızdaki mânevî fırtınalar nasıl oluyor da bedenimize tesir edecek bir hususiyet kazanıyor? Bu duyguları tıpkı bir transformatör gibi farklı bir mahiyete dönüştüren limbik sistemin çalışması ne şekildedir? Bunun gibi onlarca soruya cevap aranmaktadır. Beyinle alâkalı olarak bütün dünyada 1996 yılında 29.580, 1997'de 30.980 ve 1998'de 35.286 araştırma yapılmıştır. Bu kadar çok çalışmaya rağmen beynimizin esrarengiz yönleri hâlâ sırlarını korumaktadır.
Limbik sistem dediğimizde, beynin ön-orta kısmında yer alan bir bölge aklımıza gelir. Burada, talamus, amygdala ve hippocampus gibi isimler alan, kendileri çok küçük fakat işleri çok büyük birçok yapılar vardır. Bunlar kendi aralarında ve diğer beyin bölgeleriyle ortaklaşa çalışarak, duygu merkezimizi teşkil ederler. Limbik bölge, bütün beyin ağırlığı göz önüne alındığında fazla bir yer tutmaz. 70 kg'lık bir insanın beyni ortalama 1,5 kg'dır. Limbik sistemdeki hipotalamusun ağırlığı ise bunun 300'de biri kadardır (5 g). Ancak bu 5 g'lık yapıya öyle işler yaptırılır ki şaşırmamak mümkün değil... Beynimizdeki 30 milyar hücre kendi aralarında haberleşirler. Bu da bir otomobille saatte 700 km hıza eşittir. Bu hız sayesinde limbik sisteme gelen bir sinyal anında cevaba dönüştürülmektedir.
Şimdi kısaca limbik sistemdeki yapılara bir göz atalım. Bu yapıların hasarlı olmaları sonucu ne gibi durumlarla karşılaşıldığını görerek, hiç farkında olmadığımız halde bütün hareketlerimize ve davranışlarımıza tesir eden bu sistemin ne harika işler yaptığını hayretle tefekkür edelim.
Amygdala
Talamus ve hippocampusun komşusu olan amygdala küçük bir badem büyüklüğündedir. Dostluk, sevgi, şefkat, korku, öfke, kızgınlık gibi duygularımızın merkezi burasıdır. Tehlikeler karşısında vücudumuzu harekete geçiren ve asıl fiili yaratana perde olan amygdala, çoğunlukla korku merkezi olarak tanınır. Amygdala uyarılınca (nasıl uyarıldığı bilinmiyor) korku ve heyecan oluşur; insan alarma geçer; kavgaya ve kaçmaya hazırlanır. İki beyin yarımküremizde iki adet amygdalamız vardır. Hayvanlarda bunların tahrip edilmesi neticesinde hayvanlar uysallaşmış, cinsiyet ayırımı yapamamışlar; yavrularına olan şefkatleri kaybolmuş ve tehlikeleri fark edememişlerdir. Elektrik akımıyla bu bölge uyarıldığında ise saldırgan davranışlar gözlenmiştir. Amygdalası hasarlanan insanlar ise dışardan gelen uyarıları alamamakta, en yakın arkadaşını bile tanımamaktadırlar. Birini sevme veya sevmeme duyguları yok olmaktadır.
Hippocampus
Bilhassa hafıza ile alâkalı merkezdir. İki yarımküredeki hippocampuslar harap edilirse, insan yeni öğrendiği bir şeyi bile bir-iki dakika içinde unutur. Bu vesileyle bilinmesi gereken bir husus ise Rabbimizin bize üç tıp hafıza hediye ettiğidir.
1) Çalışan Hafıza: Bilgisayarın RAM'i gibidir. Toplama çıkarma, cümle kurma (biri sizi dinlerken cümlelerinizi kaçırırsa), söze baştan başlama durumunda çalışan hafızadır. Bu hafızanın merkezi beyin zarıdır.
2) Açıklayıcı bildirici hafıza (declarative hafıza): Bilgisayarın harddiski gibidir. Öğrenilen şeylerin hatırlanması ile ilgilidir. Fakat burası harddisk gibi düşünülse de bilgilerin nerede saklandığını hiç kimse bilmiyor. Amygdala bu hafızayla ilgilidir. Bir epilepsi hastasının amygdalası çıkarılırsa, hasta ameliyat öncesi her şeyi hatırlamakta, ancak ameliyattan sonra olan hiçbir şeyi aklında tutamamaktadır.
3) Depolama ile ilgili hafıza (procedural): Alışkanlıklar ve el-ayak maharetleri ile ilgili olan hafızadır. Enstrüman çalma, tenis oynama, bulmaca çözme buradan yönetilen işlerdir. Bu hafızanın merkezi beyinciktir.
Hippocampusu hasarlı olan kişilerde, epilepsi, alzheimer ve bunama gibi hastalıklar ortaya çıkabilmektedir. Hayvanlar önceden tecrübe ettikleri tehlikeleri hatırlayarak yeni tehlikeler karşısında nasıl uyum sağlayacaklarını hippocampusları sayesinde başarırlar.
Amygdalası çıkarılan maymunun zehirli yılanı görünce kaçmadığı gibi, hippocampusu hasarlı veya çıkarılan hayvanlar tehlikeler karşısında ne yapacaklarını bilememektedirler.
Forniks ve Parahippocamus
Bu iki yapı limbik sistemin diğer yapıları arasındaki bağlantıları sağlar.
Talamus ve Hipotalamus
Talamus his dünyamızın faaliyetlerindeki değişikliklerle ilgilidir. Hipotalamus, diğer bölgeler arasında bir merkez konumundadır. Hipotalamusun birçok vazifesi vardır. Vücudun termostatıdır; açlık susama ve günlük mevsimlik biyolojik ritmlerin merkezidir. Hoşnutsuzluk, mücadele, hırs, kontrol edilemeyen sinir bağlantılarının hipotalamusta olduğu bilinmektedir. Panik durumunda heyecanın artması da hipotalamus tarafından yönlendirilir.
Cingulate Gyrus
Beyinde cingulatesulcus ve corpuscallosum arasında yer alan bu yapı, insana haz veren geçmişteki hâdiselerle bağlantı kurmayı sağlar. Bir kokunun veya görüntünün insanı heyecanlandırması, ağrıya verilen hissî reaksiyon ve saldırgan davranışın düzenlenmesi cingulategyrus'un iştirak ettiği hâdiseler arasındadır.
Cingulectomy adı verilen teknikle c.gyrus'u çıkarılan vahşi hayvanlar tamamen uysallaşmıştır. Yine cingulatomy denilen c.gyrus'un kesilmesi sonucu depresyon, stres ve aşırı heyecan duyguları ortadan kalkmaktadır.
Brainstem (Beyin kökü)
Sürüngen ve kurbağalarda refleks oluşumu ile ilgili olan beyin kökü, insanlarda duygusal reaksiyonlardan sorumludur. Hayatta kalmak için gerekli olan alarm mekanizması beyin kökünden yönetilir.
Tegmental Bölge
Dopamin salgılayan nöronların grup halinde bulunduğu bu yer, zevk ve haz merkezi olarak adlandırılabilir.
Genetik bir hastalıkta D2 (dopamin) reseptörü az olan insanlar; mutluluk, zevk ve haz duygularını alamamaktadır. Mutlu olma duygusunu tatmin edemeyen insanlar mutluluğu; alkol, kokain, kumar ve aşırı tatlı yiyerek tatmin etmeye çalışırlar.
Dopamin, sinir hücrelerinden salınan bir nörotransmitter, yani sinirler arasında iletişimi sağlayan bir kimyevî maddedir. İki sinir hücresi arasındaki boşluktaki kesecikler (sinaptik vesiküller) içinde depolanır. Sinire uyarı gelince depolardaki dopaminler iki hücre arasındaki temas boşluğuna (sinaptik boşluğa) bırakılır. Dopamin kendine has reseptöre (alıcıya) bağlanır (dopaminerjik reseptör). Bir dizi reaksiyonlar başlar, enzimler salınır veya salınımı engellenir. İşi biten dopaminler tekrar geri alınırlar. Eğer dopaminin geri alınımı engellenirse ve dopaminler uzun süre sinaptik boşlukta kalırsa zevk alma dediğimiz olay olur. Örneğin kokain kullanan birinde, kokain dopaminin geri emilimini engeller. Sinaptik boşlukta fazla kalan dopamin de tiryakilerin aldıkları hazzı verir. Zevk veren madde vücuttan uzaklaşıncaya kadar bu durum devam eder. Uzun süre kokain kullanımında ise; beyin dopamin sentezini azaltır. Dopamin sentezi azaldığı içinde aşırı yorgunluk, depresyon ve ruhî yapıda bozulmalar olur.
Septum (Bölme)
Burası beynin ön kısmından talamusa doğru uzanır. İçerisinde zevk alma merkezi bulunur. Çeşitli hoş duyguların merkezi konumundadır.
Prefrontal Bölge
Prefrontal saha, beynin alın lobunun haraket faaliyetleriyle ilgisi olmayan kısmıdır. Genel olarak limbik sisteme dahil edilmez. Fakat dolaylı olarak limbik sistemle güçlü bağlantıları vardır. Bir fikir üzerinde odaklanma (konsantrasyon), mücerret kavramlar ve sosyal münasebetler ile alâkalı olan prefrontal alan yaralanmalarında problem çözme zorluğu ortaya çıkarılmaktadır.
Bunun sonucu olarak etkilerin tamponlanması denilen durum ortaya çıkar. Bu durumda hastalar neşe, üzüntü umut, hayal kırıklığı ile ilgili hâdiselere hiç reaksiyon göstermemektedirler. Kendi deyimleriyle hiçbir şey hissetmemektedirler.
Limbik sisteme tesir eden depresyon, felç, alzheimer, epilepsi, şizofreni, parkinson hastalığı, multiple skleroz, işitme kaybı gibi hastalıklar milyonlarca kişinin dengesini bozmakta ve bunların tedavisi için milyonlarca dolar harcanmaktadır.
30 milyar sayıda ve toplam uzunlukları 780.000 km'ye ulaşan nöronların beynimizde mucizevî bir şekilde çok hususî gruplar teşkil etmeleri ve birbiriyle hiç kavga etmeden uyumlu bir şekilde çalışarak bütün bir vücudun hareketlerini kontrol etmeleri, his ve ruh dünyamıza tesir ederek yönlendirmelerinin sırrı hâlâ çözülememiştir. Hareketlerin (motorik) kontrolü nisbeten daha kolay anlaşılsa bile, duygu ve düşünce dünyamızdaki iniş-çıkışların, kabz ve bast gibi hallerin limbik sistemde ne gibi icraatlar yaparak bedenimize tesir ettiği bugün için çok sırlı bir bilmecedir.
Limbik sistemdeki hâdiselerin detaylarını bilmesek bile, tesirlerini her an yaşadığımız için; beynimizin çok küçük bir kısmında bütün bir hayata ait korku, sevinç, üzüntü, haz ve elem gibi yüzlerce duyguyu birbirine karıştırmadan ve şaşırmadan yerleştiren kudreti ve ilmi sonsuz Yaratıcımıza takdir ve şükür hislerimizi arz etmek ve huzurunda hürmetle eğilerek, acziyetimizi anlamaktan başka yapacak bir şey kalmıyor galiba!.
Korku hissinin maddî bir vücudu olmamasına rağmen, beynimizin derinliklerinde badem büyüklüğünde olan korku merkezimiz (amygdala) harekete geçirilmiştir. Maddî vücudu olmayan korku, endişe, sevinç ve üzüntü gibi hisler nasıl oluyor da vücudu olan sinir hücreleri ve merkezlerini harekete geçirebiliyor? Bu sorunun bugün için henüz elle tutulur bir cevabı yoktur. Ancak beyinle ilgili araştırma ve müşahedeler bazı merkezlerin uyarıldığını açıkça göstermektedir. Bu merkezlerden biri olan amygdala nasıl harekete geçmişti? Harekete geçince ne olmuştu? Komşu bölgelerden yardım istemiş miydi veya çevre organlara ne gibi mesajlar gönderilmişti?
Korkma, kızgınlık, öfke, haz, sevgi, şefkat, saldırganlık gibi birçok duyguların merkezi; beynin, temporal lobunun (şakak bölgesi) orta kısmında yer alan limbik sistemdir. Bu merkezin herhangi bir şekilde (çarpma, yaralanma, zehirlenme vs) hasar görmesi durumunda ise; hayat yaşanmaz bir hâl almaktadır. Beyinle uğraşan uzmanlar ve araştırmacılar; beynin birçok bölgesinin olduğu gibi, limbik sistemin mekanizmasını da henüz tam olarak çözememişlerdir. Annenin çocuğuna şefkat gösterdiği anda, dramatik bir sahne karşısında gözlerimiz yaşardığında, kendimizi korumak için gerilime geçtiğimizde, zehirli bir yılan görüp çığlık attığımızda veya yardıma muhtaç birine yardım ettiğimizde, hissettiğimiz çok çeşitli hisler ortaya çıkarken beynimizde neler olmaktadır? Üzülünce midemize kramplar girmesi, stres altında kalbimizin sıkılması, bağırsaklarımızın kasılıp, faaliyetlerini aksatması gibi görüntüleri ortaya çıkaran his dünyamızdaki mânevî fırtınalar nasıl oluyor da bedenimize tesir edecek bir hususiyet kazanıyor? Bu duyguları tıpkı bir transformatör gibi farklı bir mahiyete dönüştüren limbik sistemin çalışması ne şekildedir? Bunun gibi onlarca soruya cevap aranmaktadır. Beyinle alâkalı olarak bütün dünyada 1996 yılında 29.580, 1997'de 30.980 ve 1998'de 35.286 araştırma yapılmıştır. Bu kadar çok çalışmaya rağmen beynimizin esrarengiz yönleri hâlâ sırlarını korumaktadır.
Limbik sistem dediğimizde, beynin ön-orta kısmında yer alan bir bölge aklımıza gelir. Burada, talamus, amygdala ve hippocampus gibi isimler alan, kendileri çok küçük fakat işleri çok büyük birçok yapılar vardır. Bunlar kendi aralarında ve diğer beyin bölgeleriyle ortaklaşa çalışarak, duygu merkezimizi teşkil ederler. Limbik bölge, bütün beyin ağırlığı göz önüne alındığında fazla bir yer tutmaz. 70 kg'lık bir insanın beyni ortalama 1,5 kg'dır. Limbik sistemdeki hipotalamusun ağırlığı ise bunun 300'de biri kadardır (5 g). Ancak bu 5 g'lık yapıya öyle işler yaptırılır ki şaşırmamak mümkün değil... Beynimizdeki 30 milyar hücre kendi aralarında haberleşirler. Bu da bir otomobille saatte 700 km hıza eşittir. Bu hız sayesinde limbik sisteme gelen bir sinyal anında cevaba dönüştürülmektedir.
Şimdi kısaca limbik sistemdeki yapılara bir göz atalım. Bu yapıların hasarlı olmaları sonucu ne gibi durumlarla karşılaşıldığını görerek, hiç farkında olmadığımız halde bütün hareketlerimize ve davranışlarımıza tesir eden bu sistemin ne harika işler yaptığını hayretle tefekkür edelim.
Amygdala
Talamus ve hippocampusun komşusu olan amygdala küçük bir badem büyüklüğündedir. Dostluk, sevgi, şefkat, korku, öfke, kızgınlık gibi duygularımızın merkezi burasıdır. Tehlikeler karşısında vücudumuzu harekete geçiren ve asıl fiili yaratana perde olan amygdala, çoğunlukla korku merkezi olarak tanınır. Amygdala uyarılınca (nasıl uyarıldığı bilinmiyor) korku ve heyecan oluşur; insan alarma geçer; kavgaya ve kaçmaya hazırlanır. İki beyin yarımküremizde iki adet amygdalamız vardır. Hayvanlarda bunların tahrip edilmesi neticesinde hayvanlar uysallaşmış, cinsiyet ayırımı yapamamışlar; yavrularına olan şefkatleri kaybolmuş ve tehlikeleri fark edememişlerdir. Elektrik akımıyla bu bölge uyarıldığında ise saldırgan davranışlar gözlenmiştir. Amygdalası hasarlanan insanlar ise dışardan gelen uyarıları alamamakta, en yakın arkadaşını bile tanımamaktadırlar. Birini sevme veya sevmeme duyguları yok olmaktadır.
Hippocampus
Bilhassa hafıza ile alâkalı merkezdir. İki yarımküredeki hippocampuslar harap edilirse, insan yeni öğrendiği bir şeyi bile bir-iki dakika içinde unutur. Bu vesileyle bilinmesi gereken bir husus ise Rabbimizin bize üç tıp hafıza hediye ettiğidir.
1) Çalışan Hafıza: Bilgisayarın RAM'i gibidir. Toplama çıkarma, cümle kurma (biri sizi dinlerken cümlelerinizi kaçırırsa), söze baştan başlama durumunda çalışan hafızadır. Bu hafızanın merkezi beyin zarıdır.
2) Açıklayıcı bildirici hafıza (declarative hafıza): Bilgisayarın harddiski gibidir. Öğrenilen şeylerin hatırlanması ile ilgilidir. Fakat burası harddisk gibi düşünülse de bilgilerin nerede saklandığını hiç kimse bilmiyor. Amygdala bu hafızayla ilgilidir. Bir epilepsi hastasının amygdalası çıkarılırsa, hasta ameliyat öncesi her şeyi hatırlamakta, ancak ameliyattan sonra olan hiçbir şeyi aklında tutamamaktadır.
3) Depolama ile ilgili hafıza (procedural): Alışkanlıklar ve el-ayak maharetleri ile ilgili olan hafızadır. Enstrüman çalma, tenis oynama, bulmaca çözme buradan yönetilen işlerdir. Bu hafızanın merkezi beyinciktir.
Hippocampusu hasarlı olan kişilerde, epilepsi, alzheimer ve bunama gibi hastalıklar ortaya çıkabilmektedir. Hayvanlar önceden tecrübe ettikleri tehlikeleri hatırlayarak yeni tehlikeler karşısında nasıl uyum sağlayacaklarını hippocampusları sayesinde başarırlar.
Amygdalası çıkarılan maymunun zehirli yılanı görünce kaçmadığı gibi, hippocampusu hasarlı veya çıkarılan hayvanlar tehlikeler karşısında ne yapacaklarını bilememektedirler.
Forniks ve Parahippocamus
Bu iki yapı limbik sistemin diğer yapıları arasındaki bağlantıları sağlar.
Talamus ve Hipotalamus
Talamus his dünyamızın faaliyetlerindeki değişikliklerle ilgilidir. Hipotalamus, diğer bölgeler arasında bir merkez konumundadır. Hipotalamusun birçok vazifesi vardır. Vücudun termostatıdır; açlık susama ve günlük mevsimlik biyolojik ritmlerin merkezidir. Hoşnutsuzluk, mücadele, hırs, kontrol edilemeyen sinir bağlantılarının hipotalamusta olduğu bilinmektedir. Panik durumunda heyecanın artması da hipotalamus tarafından yönlendirilir.
Cingulate Gyrus
Beyinde cingulatesulcus ve corpuscallosum arasında yer alan bu yapı, insana haz veren geçmişteki hâdiselerle bağlantı kurmayı sağlar. Bir kokunun veya görüntünün insanı heyecanlandırması, ağrıya verilen hissî reaksiyon ve saldırgan davranışın düzenlenmesi cingulategyrus'un iştirak ettiği hâdiseler arasındadır.
Cingulectomy adı verilen teknikle c.gyrus'u çıkarılan vahşi hayvanlar tamamen uysallaşmıştır. Yine cingulatomy denilen c.gyrus'un kesilmesi sonucu depresyon, stres ve aşırı heyecan duyguları ortadan kalkmaktadır.
Brainstem (Beyin kökü)
Sürüngen ve kurbağalarda refleks oluşumu ile ilgili olan beyin kökü, insanlarda duygusal reaksiyonlardan sorumludur. Hayatta kalmak için gerekli olan alarm mekanizması beyin kökünden yönetilir.
Tegmental Bölge
Dopamin salgılayan nöronların grup halinde bulunduğu bu yer, zevk ve haz merkezi olarak adlandırılabilir.
Genetik bir hastalıkta D2 (dopamin) reseptörü az olan insanlar; mutluluk, zevk ve haz duygularını alamamaktadır. Mutlu olma duygusunu tatmin edemeyen insanlar mutluluğu; alkol, kokain, kumar ve aşırı tatlı yiyerek tatmin etmeye çalışırlar.
Dopamin, sinir hücrelerinden salınan bir nörotransmitter, yani sinirler arasında iletişimi sağlayan bir kimyevî maddedir. İki sinir hücresi arasındaki boşluktaki kesecikler (sinaptik vesiküller) içinde depolanır. Sinire uyarı gelince depolardaki dopaminler iki hücre arasındaki temas boşluğuna (sinaptik boşluğa) bırakılır. Dopamin kendine has reseptöre (alıcıya) bağlanır (dopaminerjik reseptör). Bir dizi reaksiyonlar başlar, enzimler salınır veya salınımı engellenir. İşi biten dopaminler tekrar geri alınırlar. Eğer dopaminin geri alınımı engellenirse ve dopaminler uzun süre sinaptik boşlukta kalırsa zevk alma dediğimiz olay olur. Örneğin kokain kullanan birinde, kokain dopaminin geri emilimini engeller. Sinaptik boşlukta fazla kalan dopamin de tiryakilerin aldıkları hazzı verir. Zevk veren madde vücuttan uzaklaşıncaya kadar bu durum devam eder. Uzun süre kokain kullanımında ise; beyin dopamin sentezini azaltır. Dopamin sentezi azaldığı içinde aşırı yorgunluk, depresyon ve ruhî yapıda bozulmalar olur.
Septum (Bölme)
Burası beynin ön kısmından talamusa doğru uzanır. İçerisinde zevk alma merkezi bulunur. Çeşitli hoş duyguların merkezi konumundadır.
Prefrontal Bölge
Prefrontal saha, beynin alın lobunun haraket faaliyetleriyle ilgisi olmayan kısmıdır. Genel olarak limbik sisteme dahil edilmez. Fakat dolaylı olarak limbik sistemle güçlü bağlantıları vardır. Bir fikir üzerinde odaklanma (konsantrasyon), mücerret kavramlar ve sosyal münasebetler ile alâkalı olan prefrontal alan yaralanmalarında problem çözme zorluğu ortaya çıkarılmaktadır.
Bunun sonucu olarak etkilerin tamponlanması denilen durum ortaya çıkar. Bu durumda hastalar neşe, üzüntü umut, hayal kırıklığı ile ilgili hâdiselere hiç reaksiyon göstermemektedirler. Kendi deyimleriyle hiçbir şey hissetmemektedirler.
Limbik sisteme tesir eden depresyon, felç, alzheimer, epilepsi, şizofreni, parkinson hastalığı, multiple skleroz, işitme kaybı gibi hastalıklar milyonlarca kişinin dengesini bozmakta ve bunların tedavisi için milyonlarca dolar harcanmaktadır.
30 milyar sayıda ve toplam uzunlukları 780.000 km'ye ulaşan nöronların beynimizde mucizevî bir şekilde çok hususî gruplar teşkil etmeleri ve birbiriyle hiç kavga etmeden uyumlu bir şekilde çalışarak bütün bir vücudun hareketlerini kontrol etmeleri, his ve ruh dünyamıza tesir ederek yönlendirmelerinin sırrı hâlâ çözülememiştir. Hareketlerin (motorik) kontrolü nisbeten daha kolay anlaşılsa bile, duygu ve düşünce dünyamızdaki iniş-çıkışların, kabz ve bast gibi hallerin limbik sistemde ne gibi icraatlar yaparak bedenimize tesir ettiği bugün için çok sırlı bir bilmecedir.
Limbik sistemdeki hâdiselerin detaylarını bilmesek bile, tesirlerini her an yaşadığımız için; beynimizin çok küçük bir kısmında bütün bir hayata ait korku, sevinç, üzüntü, haz ve elem gibi yüzlerce duyguyu birbirine karıştırmadan ve şaşırmadan yerleştiren kudreti ve ilmi sonsuz Yaratıcımıza takdir ve şükür hislerimizi arz etmek ve huzurunda hürmetle eğilerek, acziyetimizi anlamaktan başka yapacak bir şey kalmıyor galiba!.