Istanbul'da dogdu. Bahriye Mektebi'nde, Istanbul Universitesi
Edebiyat Fakultesi Felsefe Bolumu'nde ogrenim gordu. Devlet
adina Paris'e gonderildiyse de, ogrenimini yarida birakip yurda
dondu. Ogretmenlik, fikra yazarligi, yayincilik yapti. 1983'te
Istanbul'da oldu.
Siir Kitaplari:
Orumcek Agi (1925), Kaldirimlar (1928), Ben ve Otesi (1932),
Sonsuzluk Kervani (1955), Cile (1962), Siirlerim (1969)…
Necip Fazil'in "Külliyati" bir hayli kabarik:
Hepsini elden gecirip
tek bir kitaba indirgedigi sekiz 8 siir kitabi, 14 tiyatro oyunu, 2
senaryo,
3 hikaye kitabi, bir roman, 4 ani kitabi, 14 dini ve tasavvufi eser,
30 inceleme.
Necip Fazil, mutemadil bir arayis olan degisme'lerle, alelade
dilden gittikce bir tecrit diline, edebi dile, siir diline ulasmanin
cok dikkate sayan orneklerini vermistir. Aslinda bu degismeler pek cok
sanatkar icin bahis konusu olmustur. Yalniz bu olus onlarda zihni
bir hadise, nihayet musveddelerde kalmis bir calismadan ibaretken,
Necip Fazil'da okuyucu karsisina cikma cesareti bulmustur. Turk
edebiyatinda kendi siirini, yayimlamak suretiyle bu kadar degistiren
bir sair yoktur... Bu hadise bize, zihni hayatini bu kadar disa vuran
bir sairle, siir dedigimiz olus'un dogumu ve gelismesi uzerinde bir
daha dusunme imkani vermistir.'' (Orhan Okay, 1987)
Peki sairliginin hikayesi? Acili bir tesadüf: Annesi rahatsizlanip
hastaneye kaldirilmasaydi (hadi diyelimki kaldirildi) yattigi odada yatak
komsusu veremli kiz siir meraklisi olmasaydi (tutun ki oldu) oniki
yasinda ki erkek cocuk ziyarete gittiginde, bu genc kizin misralarla,
zihnini doldurdugu anesi senin sair olmani cok isterdim demeseydi... Necip
Fazil idrakin en ileri merhalesi dedigi siir icin kaleme sarilir miydi?
"Sarilirdim... Annemin dilegi bana icimde esleyip farkinda olmadigim
bir his gibi göründü. Varlik hikmetini ta kendisi" diyor.
Gerci bugün o ilk sarilista kaleme aldigi misralarin pek cogunu
reddetmis durumda. Ama inkar etmedigi bir gercek var: Yildizinin parlayisi
düsük cocuklar cöplüge atilir diyor "mal sahibi bensem, bunlari
istemedigim, tanimadigim ve cöplüge attigim bilinsin". Cogunlugunu otus yasina
kadar yazdigi siirlerini olusturan yüzlerce misrai cöplüge firlatip
atinca, geriye 150 siir ve iki yüzü geckin beyiti iceren tek siir kitabi
kalmis: CILE.
Cile'yi "Iste siir kitabim bu... hepsi bu kadar; ve bu kitaba gelinceye
dek baska hic bir siir, bana, adima ve ruhuma mal edilemez" sözleriyle
tanimliyor. Red sebebi? Bu siirler edebi acidan kötü mü? "Yoo... Hatta
iclerinde belki atarken Necip Fazil'in bile damarlarinin cekilir gibi
oldugunu hissettikleri var. Ama cöplüge atilanlarin hepsi sairin
kendisini neredeyse yasamamis saydigi yillara ait"
Nedir bu dönüm noktasi?
"Tam otuz yil saatim islemis, ben durmusum,
Gökyüzünden habersiz, ucurtma ucurmusum"
misralariyla simgelenen olay: 1934'e kadar Necip Fazil daldan dala
ucuyor,
hasariliklar, ucariliklar... Siirinde mistik temalar hep var ama,
"kadin bacaklarindan" da vaz gecmiyor. O yil Naksibendi Seyhi Seyyid
Abdülhakim Arvasi/Hazretleri ile tanisiyor:
"Allah dostunu gördüm, bundan alti yil evvel
Bir aksamdi ki, zaman, donacak kadar güzel"
O yildan itibaren Necip Fazil sairliginin yanina Islam Davasi diye
tanimladigi siyasi mücadele bayragini asiyor. Bu öyle bir asis ki fazlaca
müttefik aradigi falan yok. Hatta tek kisilik ordu olmak, kendisine haz
veriyor...
Edebiyat Fakultesi Felsefe Bolumu'nde ogrenim gordu. Devlet
adina Paris'e gonderildiyse de, ogrenimini yarida birakip yurda
dondu. Ogretmenlik, fikra yazarligi, yayincilik yapti. 1983'te
Istanbul'da oldu.
Siir Kitaplari:
Orumcek Agi (1925), Kaldirimlar (1928), Ben ve Otesi (1932),
Sonsuzluk Kervani (1955), Cile (1962), Siirlerim (1969)…
Necip Fazil'in "Külliyati" bir hayli kabarik:
Hepsini elden gecirip
tek bir kitaba indirgedigi sekiz 8 siir kitabi, 14 tiyatro oyunu, 2
senaryo,
3 hikaye kitabi, bir roman, 4 ani kitabi, 14 dini ve tasavvufi eser,
30 inceleme.
Necip Fazil, mutemadil bir arayis olan degisme'lerle, alelade
dilden gittikce bir tecrit diline, edebi dile, siir diline ulasmanin
cok dikkate sayan orneklerini vermistir. Aslinda bu degismeler pek cok
sanatkar icin bahis konusu olmustur. Yalniz bu olus onlarda zihni
bir hadise, nihayet musveddelerde kalmis bir calismadan ibaretken,
Necip Fazil'da okuyucu karsisina cikma cesareti bulmustur. Turk
edebiyatinda kendi siirini, yayimlamak suretiyle bu kadar degistiren
bir sair yoktur... Bu hadise bize, zihni hayatini bu kadar disa vuran
bir sairle, siir dedigimiz olus'un dogumu ve gelismesi uzerinde bir
daha dusunme imkani vermistir.'' (Orhan Okay, 1987)
Peki sairliginin hikayesi? Acili bir tesadüf: Annesi rahatsizlanip
hastaneye kaldirilmasaydi (hadi diyelimki kaldirildi) yattigi odada yatak
komsusu veremli kiz siir meraklisi olmasaydi (tutun ki oldu) oniki
yasinda ki erkek cocuk ziyarete gittiginde, bu genc kizin misralarla,
zihnini doldurdugu anesi senin sair olmani cok isterdim demeseydi... Necip
Fazil idrakin en ileri merhalesi dedigi siir icin kaleme sarilir miydi?
"Sarilirdim... Annemin dilegi bana icimde esleyip farkinda olmadigim
bir his gibi göründü. Varlik hikmetini ta kendisi" diyor.
Gerci bugün o ilk sarilista kaleme aldigi misralarin pek cogunu
reddetmis durumda. Ama inkar etmedigi bir gercek var: Yildizinin parlayisi
düsük cocuklar cöplüge atilir diyor "mal sahibi bensem, bunlari
istemedigim, tanimadigim ve cöplüge attigim bilinsin". Cogunlugunu otus yasina
kadar yazdigi siirlerini olusturan yüzlerce misrai cöplüge firlatip
atinca, geriye 150 siir ve iki yüzü geckin beyiti iceren tek siir kitabi
kalmis: CILE.
Cile'yi "Iste siir kitabim bu... hepsi bu kadar; ve bu kitaba gelinceye
dek baska hic bir siir, bana, adima ve ruhuma mal edilemez" sözleriyle
tanimliyor. Red sebebi? Bu siirler edebi acidan kötü mü? "Yoo... Hatta
iclerinde belki atarken Necip Fazil'in bile damarlarinin cekilir gibi
oldugunu hissettikleri var. Ama cöplüge atilanlarin hepsi sairin
kendisini neredeyse yasamamis saydigi yillara ait"
Nedir bu dönüm noktasi?
"Tam otuz yil saatim islemis, ben durmusum,
Gökyüzünden habersiz, ucurtma ucurmusum"
misralariyla simgelenen olay: 1934'e kadar Necip Fazil daldan dala
ucuyor,
hasariliklar, ucariliklar... Siirinde mistik temalar hep var ama,
"kadin bacaklarindan" da vaz gecmiyor. O yil Naksibendi Seyhi Seyyid
Abdülhakim Arvasi/Hazretleri ile tanisiyor:
"Allah dostunu gördüm, bundan alti yil evvel
Bir aksamdi ki, zaman, donacak kadar güzel"
O yildan itibaren Necip Fazil sairliginin yanina Islam Davasi diye
tanimladigi siyasi mücadele bayragini asiyor. Bu öyle bir asis ki fazlaca
müttefik aradigi falan yok. Hatta tek kisilik ordu olmak, kendisine haz
veriyor...