Yakuza (Japon Mafyası)
Sadakat, uyum, sevgi, saygı, suç, ceza motivleriyle
süslü Yakuza, iç yapılanması ve hiyerarşik ilişkisini kusursuz bir
şekilde yerine getirmesiyle, tam bir aile gibidir. Temel alınan
nokta ise elde edinilen gelirin sağlıklı bir şekilde bir üst şefe
ulaştırılması ve özellikle insanlara sevecen gözlükle ayrıca dış
dünya ile ilişkilerde ölçülü olmadır. Japon mafyası yüklendiği görev
nedeniyle kendisini gerçek yurtsever sayar, vatanın asıl koruyucusu
olarak algılar, ülke çıkarlarını zedeleyici hiçbir davranışta bulunmaz.
Özellikle yerel istihbarat ağının güçlü oluşu, ister istemez Yakuza'yı
devletle yakınlaştırmış, hatta bazı durumlarda polisten daha avantajlı
duruma getirmiştir. Nitekim çoğu sağcı ve liberal parti liderlerini
Yakuza üst düzey şeflerini yanlarında bulundurmalarını yine Yakuza
dostları ile üst düzey şeflerinin hareket alanlarını belirleyici
toplantılar düzenlemeleri sıkça yaşanan olaylardır. En sert katı
kurallarla donatılmış Japon mafyasının kendi arasında çelişki ya
da çıkar hesaplaşmasına girdiği pek nadirdir; aksine son derece
uyumlu bir çalışma tarzı vardır. Hangi üyenin hangi gruba bağlı
olduğu, vücutlarına işlenmiş dövmelerle belirginleşmiştir, hangi
mafya grubunun hangi alanı kontrolünde tutacağı da çok önceden beri
netleştirilmiş, bölgeler paylaştırılmıştır. Kendi içinde hata yapan
üyesinin küçük serçe parmağını keserek cezalandıran Yakuza, hataların
çoğalması ile diğer parmakları da sırasıyla keser. Eğer hata affedilecek
ölçüyü zorluyorsa direk polise teslim edilir, birkaç yıl cezaevine
gönderilir, kendisini düzelterek gelmişse aynı grup içine terfi
edilerek yeniden alınır. Bu nedenle Japonya'da işaret parmağı kesik
kişilerin fabrikada çalışırken iş kazası geçirdiği düşünüldüğü gibi,
küçük parmak ya da yüzük parmağı kesik olanların da Yakuza üyesi
olduğu imajını uyandırırlar. Bazı durumlarda da bu görünüş farklılığının
yanı sıra kaba saba davranış, küfürlü konuşma, çevredeki insanları
rahatsız edici tavırlarda bulunarak kendilerine Yakuza süsü vermek
isteyenler de vardır. Ancak gerçek şu ki, bu tip kişiler sadece
Yakuza'nın alt birimlerince ayak işlerinde kullanıldığı, yeri geldiğinde
de kenara attığı, çoğunluğu eğitimsiz, özellikle gençlerden oluşurr.
Çünkü Japon mafyası Yakuza üye olarak arasına aldığı kişilerin akıllı,
uyumlu, kuralları bilen, Japonya'nın birliğine, aileye sadık ve
yeri geldiğinde acımasız bir kişiliğe sahip olmasını ister. Genellikle
devlete ait olmayan özel işyerlerini haraca bağlayan Yakuza, para
toplama işini aksatmadan, periyodik olarak mükemmel bir şekilde
organize eder. Japon mafyasının elde ettiği gelir, büyük holdinglerin
ülke payına düşen kazancından daha da fazladır. Ekonomik işleyiş
diğer bazı ülkelerin tersinedir. Mafya babasının elemanlarına para
vermesi söz konusu değildir. Aksine üyeler dostlarını beslerler.
Daha önceleri topladığı "vergi"lerle ayakta
duran ve insanlarda derin korkulara yol açan Japon mafyası Yakuza,
son yıllarda uyuşturucu ve fuhuş sektörüne yönelince, eski popülaritesini
kaybetmeye başladı. Özellikle ülke çapında organize ettiği ve kontrolünde
tuttuğu rendevuevi gibi beyaz kadın ticaretinin yapıldığı yerlerde
yaşananlar, son derece ilginçtir. Japon mafyasının eline düşen genç
kızlar, böylesi yerlerde çok iğrenç bir şekilde kullanılırlar. Para
karşılığında erkeklerle ilişkiye zorlanırlar. Her türlü pisliğe
bulaştırılıp alıştırıldıktan sonra gelirden kendilerine küçük bir
pay verilir.
Tayland, Filipinler, Kore gibi bazı Güney Asya ve
Kolombiya, Arjantin, Birezilya gibi Güney Amerika ülkelerinden getirilen
kadınlar, Yakuza aracılığıyla, fuhuş merkezlerinde Japon erkeklerine
bahisle sunulurak, herkesin gözü önünde, izleyenlerin alkış temposuyla
fuhuş gösterileri yapılır. Böylesi yerlere, Japon olmayan erkekleri
almazlar. Japon kadınlarının girmesine izin verilmez. Bu sektörden
korkunç gelir elde eden Yakuza'ya, polis hiç bir şekilde müdahale
etmez. Kirli işlerde yabancıları kullanmada uzman olan Japon mafyasının,
özellikle buraya para kazanmak amacıyla gelen başta üçüncü dünya
ülkeleri insanı olmak üzere, "gözükara" kişileri seçmesi
de diğer bir noktadır. Uyuşturucu trafiğinde Çin, İran, Pakistan
gibi ülkelerin insanlarını taşeron olarak kullanan Yakuza, "vizesiz
gençlerden seçtikleri kişileri", görevleri bitince paçavra
gibi polise teslim eder ve yurtdışı edilmesini sağlar. Bu anlamda,
Japonya'ya yıllar önce gelmiş olan başta İran'lılar ve Çinliler,
bu ülkeyi ve insanlarını, yakından tanımak avantajını yakaladılar.
Yakuza-polis ilişkisini çok iyi bir şekilde çözdüler. Çinliler,
halen Yakuza ile içiçe olmayı sürdürürken, Japonlara göre sert yapıya
sahip İranlılarla Yakuza üyeleri arasında daha önceleri yaşanan
yeraltı hesaplaşmaları ise zaman zaman kanlı oldu. Bunun üzerine,
basın-devlet koordineli büyük bir anti propaganda kampanyası başlatıldı
ve görüntü olarak bu ülke insanlarına benzeyen diğer kişilerin çoğu
da, yer altına çekilmek zorunda kaldılar. Öyleki bazı olaylarda
adı verilen ya da yakalanan alt birimdeki kişileri, 30 yıldır Japonya'da
yaşamını kurmuş veya aynı zamanda Yakuza içinde en üst düzeyde şeflik
görevinde olan aynı ülkenin insanları bile kurtaramaz. Japon mafyasının,
toplum düzenini sağlayıp bir anlamda ön kontrülür görevini yapması
ve bunu yürütürken polisle olan paralelliği ve danışıklığını, sokaktaki
ilişkilerinden de anlamak mümkündür. Örneğin, tren istasyonları
önlerinde kurulu, İsraillilere ait gömüş mücevher ve takıların satıldığı
tezgahlar vardır Japonya'da. Gerçek patron hiç bir zaman ortalıkta
gözükmezken, bu tezgahları çalıştıran kısa dönemli İsrailli gençler,
her ay başı kendilerini ziyaret etmeye gelen mafya elemanlarına,
belirli miktadaki parayı öderler. Böylece Yakuza elemanları, para
ödeyen kişilerin tezgah yerlerini korumaya alır. Yaşanan her hangi
bir problemde de, hemen olay yerine gelerek eğer sorunu çıkaran
polis ise mafya elemanı görevliye, bu kişiyi tanımadığını söyler.
Eğer polis olayı büyütüyorsa, bu kez üst düzeyde telefon görüşmeleri
yapılır, her şey halledilmiş olur.
Japon mafyası Yakuza'nın, sokakları kontrolünde
tutarken, haraç olayına "haraç yada kendi değimleriyle vergi
olayına" karşı gelenlerin üzerine polisi kışkırtması da, madalyonun
diğer yüzüdür.
Ayrı bir örnek te, Tokyo'da yaşandı. Ortadoğu usulu
Fast-Food işyerinin önüne gelen iki Yakuza taşeronu, her ay 50 bin
Yen paranın, vergi olarak kendilerine ödenmesini istediler. Durumu
yasal olan işyeri sahibi, bu parayı ödememekte diretince, hemen
sonra aynı kişiler polisle birlikte geldiler. Mafya elemanları,
işletme belgesi olan iş yerine tekmeler savurup küfürler ederken,
iş sahibi, karakola götürülüp saatlerce sorgudan geçirildi ve kendisine,
Japon yasaları okundu. Karakoldaki görevli polis, her türlü formalite
bittikten sonra, açık bir şekilde eğer Yakuza'ya bir miktar para
ödenseydi, bu problemlerin yaşanmamış olacağını üzüntülü rollerle
ifade etti, bunun da, Japonya'daki sistem olduğunu kendisine hatırlattı.
Yani Yakuza, polisten önce kontrol görevini yapmış, karşısındaki
güç kendisini maşgul edip direndiğini anlayınca, polisi kışkırtmıştı.
Polisin, kendisine 50 m uzaklıktaki iş yerine neden iki ay boyunca
gelmediği, neden Yakuza elemanlarıyla birlikte geldiğide olayın
gerçek yönüdür.
Ayrıca bu yapıdakı elemanların, son derece işlek
olan tren istasyonları yakınında, elini ağzına götürüp sesler çıkararak
işaretle uyuşturucu satmaları, hergün gözönünde yaşanan bir gerçektir.
İşte, bu tip örnekler çoğaltılabilir.
Japonya'da, Yakuza-polis ilişkisinin sokaklara yansıması
böylesine açık ve nettir.
| Japon mafyası Yakuza'nın durumu, son derece ilginç bir konudur. Piramit şeklindeki örgütlenişi, alt üst ilişkisi, insanlara yaklaşımı, katı kuralları, devleti ve ülkeyi herşeyden üstün tutuşu ve görüntüsü ile Yakuza, ender bir yapıya sahiptir. Siyah takım elbiseli, beyaz kravatlı, güneş gözlüklü, çoğu ustura traşlı, vücudu dövmeli, serçe parmağı kesik Japon mafyası, işleyiş tarzıyla, Rus ve İtalyan mafyalarını geride bırakır. Yakuza'nın, Japonya'da saklanma ya da yer altına çekilme gibi bir sorunu yoktur. Çünkü her zaman gözler önündedir, alkışlarla siyasal zemindedir, devletin içindedir, polisle kol koladır. Devlet görevlileriyle olan bu danışlıklı hareket tarzı, Japon mafyasına toplum düzenini koruma misyonu yüklemiştir. Suç unsurlarını asgariye indirip çözümü polise havale etmek de, en önemli işlevlerindendir. Tamamen geleneksel Japon anlayışı üzerine kurulmuş olan Yakuza, yaklaşık 20 bin kişilik ordusuyla, ülke genelini en ücra sokaklarına kadar kontrolü altında tutmasıyla meşhurdur. Üyelerini aşırı sağcı sokak gençlerinden de seçen Japon mafyası, büyük holdinglerden, köşe başlarındaki küçük iş yerlerine, partilerden karakollara kadar geniş bir yelpazede görülür. |
süslü Yakuza, iç yapılanması ve hiyerarşik ilişkisini kusursuz bir
şekilde yerine getirmesiyle, tam bir aile gibidir. Temel alınan
nokta ise elde edinilen gelirin sağlıklı bir şekilde bir üst şefe
ulaştırılması ve özellikle insanlara sevecen gözlükle ayrıca dış
dünya ile ilişkilerde ölçülü olmadır. Japon mafyası yüklendiği görev
nedeniyle kendisini gerçek yurtsever sayar, vatanın asıl koruyucusu
olarak algılar, ülke çıkarlarını zedeleyici hiçbir davranışta bulunmaz.
Özellikle yerel istihbarat ağının güçlü oluşu, ister istemez Yakuza'yı
devletle yakınlaştırmış, hatta bazı durumlarda polisten daha avantajlı
duruma getirmiştir. Nitekim çoğu sağcı ve liberal parti liderlerini
Yakuza üst düzey şeflerini yanlarında bulundurmalarını yine Yakuza
dostları ile üst düzey şeflerinin hareket alanlarını belirleyici
toplantılar düzenlemeleri sıkça yaşanan olaylardır. En sert katı
kurallarla donatılmış Japon mafyasının kendi arasında çelişki ya
da çıkar hesaplaşmasına girdiği pek nadirdir; aksine son derece
uyumlu bir çalışma tarzı vardır. Hangi üyenin hangi gruba bağlı
olduğu, vücutlarına işlenmiş dövmelerle belirginleşmiştir, hangi
mafya grubunun hangi alanı kontrolünde tutacağı da çok önceden beri
netleştirilmiş, bölgeler paylaştırılmıştır. Kendi içinde hata yapan
üyesinin küçük serçe parmağını keserek cezalandıran Yakuza, hataların
çoğalması ile diğer parmakları da sırasıyla keser. Eğer hata affedilecek
ölçüyü zorluyorsa direk polise teslim edilir, birkaç yıl cezaevine
gönderilir, kendisini düzelterek gelmişse aynı grup içine terfi
edilerek yeniden alınır. Bu nedenle Japonya'da işaret parmağı kesik
kişilerin fabrikada çalışırken iş kazası geçirdiği düşünüldüğü gibi,
küçük parmak ya da yüzük parmağı kesik olanların da Yakuza üyesi
olduğu imajını uyandırırlar. Bazı durumlarda da bu görünüş farklılığının
yanı sıra kaba saba davranış, küfürlü konuşma, çevredeki insanları
rahatsız edici tavırlarda bulunarak kendilerine Yakuza süsü vermek
isteyenler de vardır. Ancak gerçek şu ki, bu tip kişiler sadece
Yakuza'nın alt birimlerince ayak işlerinde kullanıldığı, yeri geldiğinde
de kenara attığı, çoğunluğu eğitimsiz, özellikle gençlerden oluşurr.
Çünkü Japon mafyası Yakuza üye olarak arasına aldığı kişilerin akıllı,
uyumlu, kuralları bilen, Japonya'nın birliğine, aileye sadık ve
yeri geldiğinde acımasız bir kişiliğe sahip olmasını ister. Genellikle
devlete ait olmayan özel işyerlerini haraca bağlayan Yakuza, para
toplama işini aksatmadan, periyodik olarak mükemmel bir şekilde
organize eder. Japon mafyasının elde ettiği gelir, büyük holdinglerin
ülke payına düşen kazancından daha da fazladır. Ekonomik işleyiş
diğer bazı ülkelerin tersinedir. Mafya babasının elemanlarına para
vermesi söz konusu değildir. Aksine üyeler dostlarını beslerler.
Daha önceleri topladığı "vergi"lerle ayakta
duran ve insanlarda derin korkulara yol açan Japon mafyası Yakuza,
son yıllarda uyuşturucu ve fuhuş sektörüne yönelince, eski popülaritesini
kaybetmeye başladı. Özellikle ülke çapında organize ettiği ve kontrolünde
tuttuğu rendevuevi gibi beyaz kadın ticaretinin yapıldığı yerlerde
yaşananlar, son derece ilginçtir. Japon mafyasının eline düşen genç
kızlar, böylesi yerlerde çok iğrenç bir şekilde kullanılırlar. Para
karşılığında erkeklerle ilişkiye zorlanırlar. Her türlü pisliğe
bulaştırılıp alıştırıldıktan sonra gelirden kendilerine küçük bir
pay verilir.
Tayland, Filipinler, Kore gibi bazı Güney Asya ve
Kolombiya, Arjantin, Birezilya gibi Güney Amerika ülkelerinden getirilen
kadınlar, Yakuza aracılığıyla, fuhuş merkezlerinde Japon erkeklerine
bahisle sunulurak, herkesin gözü önünde, izleyenlerin alkış temposuyla
fuhuş gösterileri yapılır. Böylesi yerlere, Japon olmayan erkekleri
almazlar. Japon kadınlarının girmesine izin verilmez. Bu sektörden
korkunç gelir elde eden Yakuza'ya, polis hiç bir şekilde müdahale
etmez. Kirli işlerde yabancıları kullanmada uzman olan Japon mafyasının,
özellikle buraya para kazanmak amacıyla gelen başta üçüncü dünya
ülkeleri insanı olmak üzere, "gözükara" kişileri seçmesi
de diğer bir noktadır. Uyuşturucu trafiğinde Çin, İran, Pakistan
gibi ülkelerin insanlarını taşeron olarak kullanan Yakuza, "vizesiz
gençlerden seçtikleri kişileri", görevleri bitince paçavra
gibi polise teslim eder ve yurtdışı edilmesini sağlar. Bu anlamda,
Japonya'ya yıllar önce gelmiş olan başta İran'lılar ve Çinliler,
bu ülkeyi ve insanlarını, yakından tanımak avantajını yakaladılar.
Yakuza-polis ilişkisini çok iyi bir şekilde çözdüler. Çinliler,
halen Yakuza ile içiçe olmayı sürdürürken, Japonlara göre sert yapıya
sahip İranlılarla Yakuza üyeleri arasında daha önceleri yaşanan
yeraltı hesaplaşmaları ise zaman zaman kanlı oldu. Bunun üzerine,
basın-devlet koordineli büyük bir anti propaganda kampanyası başlatıldı
ve görüntü olarak bu ülke insanlarına benzeyen diğer kişilerin çoğu
da, yer altına çekilmek zorunda kaldılar. Öyleki bazı olaylarda
adı verilen ya da yakalanan alt birimdeki kişileri, 30 yıldır Japonya'da
yaşamını kurmuş veya aynı zamanda Yakuza içinde en üst düzeyde şeflik
görevinde olan aynı ülkenin insanları bile kurtaramaz. Japon mafyasının,
toplum düzenini sağlayıp bir anlamda ön kontrülür görevini yapması
ve bunu yürütürken polisle olan paralelliği ve danışıklığını, sokaktaki
ilişkilerinden de anlamak mümkündür. Örneğin, tren istasyonları
önlerinde kurulu, İsraillilere ait gömüş mücevher ve takıların satıldığı
tezgahlar vardır Japonya'da. Gerçek patron hiç bir zaman ortalıkta
gözükmezken, bu tezgahları çalıştıran kısa dönemli İsrailli gençler,
her ay başı kendilerini ziyaret etmeye gelen mafya elemanlarına,
belirli miktadaki parayı öderler. Böylece Yakuza elemanları, para
ödeyen kişilerin tezgah yerlerini korumaya alır. Yaşanan her hangi
bir problemde de, hemen olay yerine gelerek eğer sorunu çıkaran
polis ise mafya elemanı görevliye, bu kişiyi tanımadığını söyler.
Eğer polis olayı büyütüyorsa, bu kez üst düzeyde telefon görüşmeleri
yapılır, her şey halledilmiş olur.
Japon mafyası Yakuza'nın, sokakları kontrolünde
tutarken, haraç olayına "haraç yada kendi değimleriyle vergi
olayına" karşı gelenlerin üzerine polisi kışkırtması da, madalyonun
diğer yüzüdür.
Ayrı bir örnek te, Tokyo'da yaşandı. Ortadoğu usulu
Fast-Food işyerinin önüne gelen iki Yakuza taşeronu, her ay 50 bin
Yen paranın, vergi olarak kendilerine ödenmesini istediler. Durumu
yasal olan işyeri sahibi, bu parayı ödememekte diretince, hemen
sonra aynı kişiler polisle birlikte geldiler. Mafya elemanları,
işletme belgesi olan iş yerine tekmeler savurup küfürler ederken,
iş sahibi, karakola götürülüp saatlerce sorgudan geçirildi ve kendisine,
Japon yasaları okundu. Karakoldaki görevli polis, her türlü formalite
bittikten sonra, açık bir şekilde eğer Yakuza'ya bir miktar para
ödenseydi, bu problemlerin yaşanmamış olacağını üzüntülü rollerle
ifade etti, bunun da, Japonya'daki sistem olduğunu kendisine hatırlattı.
Yani Yakuza, polisten önce kontrol görevini yapmış, karşısındaki
güç kendisini maşgul edip direndiğini anlayınca, polisi kışkırtmıştı.
Polisin, kendisine 50 m uzaklıktaki iş yerine neden iki ay boyunca
gelmediği, neden Yakuza elemanlarıyla birlikte geldiğide olayın
gerçek yönüdür.
Ayrıca bu yapıdakı elemanların, son derece işlek
olan tren istasyonları yakınında, elini ağzına götürüp sesler çıkararak
işaretle uyuşturucu satmaları, hergün gözönünde yaşanan bir gerçektir.
İşte, bu tip örnekler çoğaltılabilir.
Japonya'da, Yakuza-polis ilişkisinin sokaklara yansıması
böylesine açık ve nettir.